Haliç Zinciri (İstanbul Arkeoloji Müzesi)
- Haldun DOMAÇ
- 7 Oca 2016
- 3 dakikada okunur
Haliç Zinciri, Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul’u fethetmesini engellemek için Haliç’in giriş ve çıkışına konulmuştur. Zincir, son Bizans İmparatoru XI. Konstantin Palaiologos’un emriyle Venedikli mühendis Barolomeo Soligo’ya yaptırılmıştır.
Savaştan önce yapımına başlanan dövme demir zincir, 2 Nisan 1453 tarihinde Haliç’in çıkışına yerleştirilmiş, zincirin bir ucu Galata’da ki Kastellion’da diğer ucu Sarayburnu’nda bulunan Eugenios burcuna bağlanmıştır.
Zincirin su yüzünde durmasını sağlayan ise dubalardır. Haliç zincirinin uzunluğunun 550 metre olduğu bilinmektedir. Ancak zincirin sadece 115 metresi çıkarılıp, sergilenmeye açılmıştır. Baklalar halindeki zincirin her baklasının eni 18, boyu 50 santimetre olup, 14 kilogram gelmektedir.
Surların güçlü olması ve Haliç’te bu zincirin bulunması yüzünden İstanbul’u fethe hazırlanan Fatih Sultan Mehmet, gemilerini karadan Haliç’e indirmeye, Bizans’ın kalbine Haliç’ten darbe vurmaya karar vermiştir.
Fatih Sultan Mehmet Ayasofya’ya girerken, yanında olan Tarihçi Tursun Bey (1426-1491) Haliç'e gerilen zincirlerden dolayı gemilerin karadan yürütülmesinin mecburi olduğunu belirtmiştir.
Nitekim Dipliköy’de (Dolmabahçe) demirli olan Osmanlı gemileri, Tophane'nin önündeki sahilden başlayarak Boğazkesen'den geçirilip, tepe aşıldıktan sonra Pera Palas üzerinden Kasımpaşa'ya ve Haliç'e indirilmiştir. Toplam 3 mil mesafe bir gecede aşılmıştır. 21-22 Nisan gecesi ormanlık alan açılmış ve 70 civarında gemi yağlı kalaslar üzerinden insan ve hayvanların yardımıyla kaydırılarak suya indirilmiştir.
Bizanslılar sabah olduğunda Haliç'te Osmanlı gemilerini görmüştür. Dönemin tarihçilerine göre bu stratejik plan İstanbul’un fethinin en önemli adımı olmuştur.
Ancak bugün bile gemilerin karadan Haliç’e indirildiğini masalsı bir olay diye kabul edenler bulunmaktadır. Bu konuda Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Selçuk Mülayim ise, gemiler karadan yürütülmedi tezinin çürütülmesi gerektiğini belirterek; "Gemiler zincirden dolayı kesin olarak karadan yürüdü. Zaten kaynaklar bunu yazıyor. Kaynakları hikâye olarak görenlerin ortadaki verilere bakmaları yeterli. Gravürler bile bunu doğruluyor. Zincir eski gemileri birbirine bağlamak için kullanılmadı; çünkü bağlamak için böylesine kalın ve ağır bir araca hiç gerek yoktu" diyor.
Burada ortaya çıkan “ zincir nasıl parçalandı?” sorusuna Mülayim şöyle açıklama getiriyor; “Karadan Haliç'e inen Osmanlı gemileri karşısında şaşkına dönen Bizans donanması panik içinde kaçmaya başladı. Ancak zincirle karşılaşan gemiler büyük uğraşlar sonunda dubaların olduğu kısımdaki zinciri parçalayarak yolu açtılar. Ancak fetihten sonra zincire hiç dokunulmadı. Zaten parçalanmadan dolayı zincirlerin bir kısmı denizin dibine inerken kıyılara bağlı olan kısımlar kalmıştı. Rumeli Demiryolu yapılırken Sarayburnu'nda bulunan birçok yalı ve köşklerle birlikte burçlar da yıkıldı. Burca bağlı olan zincir buradan alındı. Aynı şekilde karşı tarafta bağlı bulunan zincir de toplanarak Aya İrini'de muhafaza edildi.”
Savunma direnci olduğu kadar, bir güç göstergesi de olan, Fatih Sultan Mehmet’in donanmasını durduracağına kesin gözüyle bakılan, fethin ardından Aya İrini Kilisesine götürülen Haliç Zinciri, burada Yeniçerilerin Cebeci sınıfı tarafından onarılmış, parçaları daha sonra üç yerde; Harbiye Askeri Müzesi, Beşiktaş Deniz Müzesi ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmeye başlanmıştır.
Tıpkı gemilerin karadan Haliç’e indirilmesi tezini gerçekçi bulmayanlar gibi Haliç’in zincirinin de olmadığı iddialarına karşın, o dönemde çizilmiş olan gravürlerde Haliç'in ağzını boydan boya kapatan bir zincirin olduğunu görmek mümkündür.
İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Haliç Zinciri’nin arkasında yer alan gravürde bu durum gözler önüne serilmektedir. Gravür İstanbul surlarının ve zincirinin 15. Yüzyıldaki görünümünü yansıtmaktadır. (Hartman Schendel’in Bizans devrinde yapılmış orijinalinden faydalanarak çizdiği 1493 tarihli gravürü temel almıştır.)
Zincirin hikâyesi Uğur Genç tarafından, “Haliç Zinciri” ismiyle kitaplaştırılmıştır.
Uğur Genç, müzelerde sergilenen zincirin “Haliç Zinciri” olduğu yönündeki şüpheleri de bertaraf etmektedir. Genç, konuyla ilgili olarak şu verileri ortaya koymuştur; “Haliç Zinciri’nin müzelerdeki zincir olduğu konusunda içimiz tamamen rahat. Fatih, özellikle bu zinciri bilinçli bir şekilde saklamıştır. Zincir, dövme demirden yapılmış, yani karbon özelliği kazanmış bir demirdir. Yakın bir zamanda yapılmış olamaz. 17. yüzyıldan sonra böyle bir şey yapmak istiyorsanız çok uğraşmanız lazım. O sebeple bu ortaçağ teknolojisiyle yapılmış ve gerçekten limanı sarmış zincirdir.”
Zincirlerin kalan kısmının Haliç’ten çıkarılması için Kültür Bakanlığı’nın mutlaka çalışma yapması gerekmektedir.

Comments