Zeugma (Çingene Kızı)
- Haldun DOMAÇ
- 7 Oca 2016
- 7 dakikada okunur
Belkıs/Zeugma Antik Kenti,
Gaziantep ili, Nizip İlçesi, Belkıs Köyü sınırları içerisinde Fırat Nehri ve Birecik Baraj gölünün kıyısında, yeni Belkıs köyünün yakınında yedi tepe üzerine kurulmuştur. Yaklaşık 20 bin dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş olan Belkıs/Zeugma Antik Kenti; Fırat' nehrinin geçilebilir en sığ yerinde, askeri ve ticari bakımdan çok stratejik bir bölge olması nedeniyle tarihin her döneminde önemini korumuştur. 80 bin nüfusu ile döneminin en büyük kentlerinden biri olan Belkıs/Zeugma, tarihin değişik dönemlerinde değişik isimlerle anılmıştır.
Büyük İskender’in generallerinden ve daha sonra Suriye Kralı da olan Selevkos Nikator kendi adıyla Fırat nehrinin adını birleştirerek M.Ö.300 yılında burada Selevkos Euphrates ( Fırat’ın Silifkesi ) adında bir kent kurmuştur. Bu kentin karşısına da eşi Apameia’nın adıyla ikinci bir kent kurarak, bu ikiz kenti bir köprüyle birbirine bağlamıştır.
Kommagane kralı Mitridates I. Kallinikos’un, Selevkos kralının kızı Leodike ile evlenmesiyle kent, çeyiz olarak Kommagane krallığına verilmiştir. Leodike’nin oğlu Antiokhos I, bu kentin geliriyle Nemrut dağındaki heykelleri yaptırmıştır.
40 yıl Kommagene Krallığı'nın dört büyük şehrinden biri olan kent, MÖ 31'den itibaren tamamıyla Roma İmparatorluğuna bağlanmış ve ''köprü'', ''geçit'' anlamına gelen ''Zeugma'' adını almıştır. Romalı Komutan Pompeius MÖ 64'de kendine yaptığı yardımlar karşılığında kenti 1. Antiachos'a vermiştir.
Hellenistik dönemde Selevkos Nikator zamanında Zeugma’da önemli imar faaliyetleri yapıldığı bilinmektedir. Ancak asıl imar faaliyetleri Roma dönemindedir. Roma İmparatorluğu’nun önce 4. Skitia (İskit) Lejyon Garnizonu, sonraları 6 bin askerden oluşan “IV. Lejyon”unun burada konuşlandırılması ve ticaret sebebiyle kısa zamanda 80 bin nüfusa ulaşan Zeugma’da Fırat manzaralı yamaçlara villalar inşa edilmiştir. 80 bin kişilik nüfus Zeugma’yı dünyanın en büyük kentlerinden biri haline getirmiştir.
Örneklemek gerekirse Zeugma, komşusu sayılan Antakya (Antiokheia) ile Mısır’daki İskenderiye’den ( Aleksandreia) daha küçük, Atina (Athena) ile aynı büyüklükteydi. Pompei ve şimdi dev bir metropol olan Londra‘dan (Londinum) ise birkaç kat büyüklükteydi. Roma döneminde kent en zengin dönemini yaşamıştır. Nitekim ünlü coğrafyacı Strabon, Plinius ve birçok antik yazar Zeugma’dan bahsetmiştir.
Zeugma bölgede ticaretin merkezi durumunda olmuştur. Kent Roma’nın doğu sınırında en son kentlerden biri olması sebebiyle, stratejik öneme de sahiptir.
Antakya’dan Çine uzanan tarihi ipek yolu Zeugma’dan geçmesi nedeniyle Uzakdoğu’dan getirilen ipek, baharat ve değerli taşlar Zeugma gümrüğünden geçerek, Zeugma agorasında (Pazaryeri) tüccarlara pazarlanmıştır. Antik kentin arşiv odasında ele geçen ve dünya rekorları kıran, 100.000. (yüz bin)’in üstündeki mühür baskıları Zeugma kentinin haberleşme ve ticaretteki önemini kanıtlamaktadır. Mühür baskıları mektuplarda, noter belgelerinde, para torbalarının ve gümrük balyalarının mühürlenmesinde kullanılmaktaydı.
İhtişamlı ve stratejik öneme sahip Zeugma’yı M.S. 256 yılında Sasani kralı Şapur I, ele geçirerek yakıp yıkmış, daha sonra kent bir depremle alt üst olmuştur. Bu tarihten sonra artık Zeugma bir daha kendini toparlayamamış ve eski ihtişamına ulaşamamıştır. Zeugma 5 ve 6. yüzyıllarda Bizans hâkimiyetine girmiş, 7. yüzyılda ise Arap akınları neticesinde terk edilmiştir. 9-12. yüzyıllar arasında İslami yerleşim olarak varlığını sürdüren kentin 17. yüzyılda yanı başına Belkıs köyü kurulmuştur.
Zeugma’nın şehir yapısı ve sanatı
Zeugma’nın, Fırat Nehri kıyısından küçük yükseltiler ve yamaçlarla 300 metre yükselen akropol tepesinde tüccarların ve kentin koruyucusu kader tanrıçası Tykhe tapınağı yapılmıştır. Çevresindeki ovalara hâkim, kartal görünümlü olan bu tepe, aynı zamanda Zeugma’nın büyüklüğünü ve görkemini de yansıtmaktaydı. Zeugma Antik Kenti kendi şehir sikkesi de basmış Roma Kentlerinden biridir. Sikkeler bir tarafına Thyke tapınağı, diğer tarafına da güçlülüğü simgeleyen Roma Kartalı motifi basılmıştır.
Kentin kuzeyinde toprak altında; agora, odeon (basamaklı tiyatro) ve hamam gibi resmi binalar, batısında; tiyatro, askeri kamp, kuzey batısında; atölyeler, doğusunda ise villaların olduğu teraslar mevcuttur. Nekropol (toplu mezarların bulunduğu bölge) alanı kenti güney ve batıdan iki ucu Fırat nehriyle sonlanan yarım ay biçiminde sarmıştır.
Zeugma kentinin suyu, şehrin 10 kilometre batısındaki dağlardan 1.30 metre yüksekliğinde 0.50 metre genişliğinde su kanallarıyla getirilerek, kanal, künk ve benzeri tali suyollarıyla şehir içine dağıtılmıştır. Her evin iki adet sarnıcı mevcuttur, kullanılan su tahliye kanallarıyla galeri biçimindeki atık su kanallarına bağlanmıştır. Sonuç olarak Zeugma’nın kusursuz bir su şebekesi ve alt yapı sistemi mevcuttur.
Evler; ortasında bulunan sütunlu avluların etrafında yer alan odalara sahiptir. Odalar ışığını demir korkuluklu ve camlı geniş pencereleriyle bu avludan almaktaydı. Evlerin tabanı mozaik, duvarlar fresklerle bezenmiş olup, odalar mobilya, heykel ve heykelciklerle donatılmıştı. Zeugmalı mozaik ustaları Fırat nehrinden topladığı nehir taşlarını 8-10 milimetre ebadında kübik biçiminde keserek (tessera) mozaikleri yapmıştır. Ustalar açık mavi, açık ve koyu yeşil ve turuncu gibi renkte taşları doğa da bulamaz ise bu renkleri cam tesseralarla (mozaikçilikte kullanılan dört köşe küçük mermer ve cam) elde etmiştir. Zeugma’ya Samsat (Adıyaman’ın ilçesi) gibi diğer şehirlerden gelen mozaik ustalarının çalıştığı saptanmıştır. Bu ustalardan Samsatlı Zosimos’un “Venüs’ün Doğuşu” ve “Ziyafet Sofrası” adlı iki mozaiği gün ışığına çıkarılmıştır. Mozaiklerde mitolojiden ve tiyatro sahnelerinden seçilen konular işlenmiştir. Ele geçen mozaikler Roma İmparatorluğunun en zengin olduğu, sanatının doruğa ulaştığı 2 ve 3. yüzyıla aittir.
Duvar resimlerinde ise tanrıça, insan, hayvan ve geometrik resimler kullanılmıştır. Renkler dün yapılmış gibi canlıdır. Bunun yanı sıra Zeugma’da yontu sanatı da gelişmiştir. Öyle ki Zeugma’nın kendine özgü heykeltıraşlık ekolü oluşmuştur. Bronz, kireç taşı ve mermerden heykeller, sert kalkerden lahitler yapılmıştır. Erkekler için kartal, kadınlar için ise yün sepeti kabartmalı mezar stelleri (dikili taş) yontulmuştur. Yüzük taşı oymacılığında da Zeugmalı ustalar çok başarılıdır. Antik dönemde varlıklı her kişinin bir yüzük mühürü mevcuttur. Zeugmalıların mühründe sevdiği tanrının, tanrıçanın, hayvanın veya kişinin resmi bulunurdu. Bu figürler yaklaşık 3-7 milimetre ebadında olup, merceğin henüz keşfedilmediği o dönem için yapımı bir hayli düşündürücüdür.
Zuegma Sular altında
Belkıs-Zeugma’da ilk kazı, kaçak kazı ihbarı nedeniyle güney nekropolünde Gaziantep Müze Müdürlüğü tarafından 1987 yılında gerçekleştirilmiştir. Burada oda biçimli aile kaya mezarının ön terasına dizilmiş halde mezar sahiplerine ait heykeller bulunmuştur.
Diğer kazı 1992 yılında yine bir ihbar sonucunda yapılmış ve şarap tanrısı Dionysos ve eşi Ariadne’nin düğününün resimlendiği bir taban mozaiği ve villa gün ışığına çıkarılmıştır. Bu alan seyir yeri yapılarak küçük bir müze olarak düzenlenmiştir. 7 yıl süresince Zeugma’ya gelen ziyaretçiler hayranlıkla bu mozaiği seyretmiş ve Zeugma kentinin büyüklüğü ziyaretçilere görsel olarak sunulmuştur. 15 Haziran 1998 yılında ise bu mozaiğin büyük bir kısmı çalınmıştır.
Zeugma, kazı çalışmaları (A), (B), (C) olarak üç bölüme ayrılmıştır. GAP kapsamında inşa edilen Birecik Barajı'nda su tutulmaya başlanmasıyla birlikte Türk ve yabancılardan oluşan ekipler antik kentin sular altında kalacak villaları ve çarşıların bulunduğu (A) ve (B) bölümlerinde yoğun kurtarma kazıları yapmıştır.
(A) Bölgesinde 1999-2000 yıllarında Gaziantep Müzesi sorumluluğunda Arkeolog Mehmet Önal başkanlığında yapılan çalışmalarda Poseidon ve Euphrates villaları gün ışığına çıkarılmıştır. Mozaikler bu villaların sığ havuz, çeşme ve odalarının tabanında yer almaktaydı. Bu mozaiklerin konuları ise “Akhileus”, “Venüs’un Doğuşu”, “Dionysos-Telete”, “Fırat Tanrıları”, “Galatya”, “Dionysos-Ariadne”, “Satyros Antiope” vb. teatral, mitolojik sahnelerle, geometrik desenlerden oluşmaktadır.
Ayrıca çalışmalar sırasında fresk ve stüko tekniğinde(alçı ve mermer tozunun karışımından elde edilen bir harçla yapılan süsleme tekniği) yapılmış figürlü, bitkisel, geometrik duvar resimleri gün ışığına çıkarılmıştır. Çok sayıda sikkenin yanı sıra bronz ve pişmiş toprak heykelcik, kandil ve çömlekler bulunmuştur. Sırt üstü yatar şekilde duran Savaş Tanrısı ünlü bronz Mars heykeli de bu buluntulardan arasındadır.
Zeugma (A) Bölgesi su altında kaldığında, (B) Bölgesinde Kültür Bakanlığının izniyle, Gaziantep Müzesinin şemsiyesi altında çok uluslu bir arkeoloji ekibiyle Temmuz 2000 de kurtarma kazılarına başlanılmıştır. Bu çalışmalarda Zeugma kentinin evleri, kilisesi, arşivi ve stoası (üstü kapalı sütunlu galeri) hakkında yeni bilgilere ulaşılmıştır. “Ziyafet Sofrası”, “Europa’nın Kaçırılışı” ve “Eros” mozaikleri, freskler gün ışığına çıkarılmıştır. Antiokhos steli, heykelcikler, sikkeler, bronz kazanlar ve çömlekler bu bölgede bulunmuştur. Birecik baraj gölü sularının (B) bölgesine de ulaşması sebebiyle kurtarma kazı çalışmalarına 4 Ekim 2000 de son verilmiştir. Son durum itibariyle Zeugma’nın (A) ve (B) bölgelerinde yaklaşık 1/4’lik bölümü Birecik Barajı gölü suları altında kalmıştır.
Sular yükselirken yapılan bu kurtarma kazılarında ele geçen mozaikler, freskler, mimari parçalar ve benzeri tüm buluntuların çizimleri yapılıp belgelendikten sonra, su altında kalmaktan kurtarılarak Gaziantep Müzesine taşınmıştır.
Kentin su altında kalmayan (C) bölümünde yer alan villalar, tiyatro, sütunlu caddeler, hamam, agora ve tapınak ise toprağın 3-4 metre altında tamamen gün ışığına çıkacağı günü beklemektedir.
Nitekim 2003 yılında Zeugma’da restorasyon amaçlı kazı çalışmalarını başlatılmıştır. Gaziantep Müze Müdürlüğü başkanlığında Arkeolog Mehmet Önal’ın sorumluluğunda yapılan kazı çalışmalarında Dionysos Villasının kazısı tamamlanarak restorasyona hazır hale getirilmiştir. Ayrıca, Dionysos villasının batı bitişiğinde “Danae” villası kısmen açığa çıkarılmıştır. Bu villada ünik bir mozaik olan “Danae ve Diktys” konulu taban mozaiği bulunmuştur. 2004 yılında ise bu evin avlu kısmının (Perystil) kazısı tamamlanmıştır. Anılan, villaların restorasyon projelerinin çalışması devam etmektedir. Bu iki villanın restorasyonu neticesinde, Zeugma açık hava müzesinin başlangıcı yapılmış olacaktır. Zeugma’ya gelen ziyaretçiler, Zeugma mozaiklerini villalarda orijinal mekânlarında görebilecektir. Ayrıca, 2004 yılında tiyatroya ait 6 adet oturma sırası (Cavea) kısmen açığa çıkarılmıştır. Zeugma'da yapılacak kazıların daha yüzlerce yıl devam edecek olması nedeniyle, 2005 yılından itibaren Zeugma kazı başkanlığı, Ankara Üniversitesi, Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Arkeoloji Bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Kutalmış Görkay’a verilmiştir.
Muhteşem Mozaikler ve hikâyeleri
Zeugma’nın simgesi “Çingene Kızı”
Zeugma denince akla ilk gelen ''Çingene Kızı'' adı verilen mozaik olmuştur. Çingene Kızı sadece Zeugma’nın değil, Gaziantep'in de simgesi durumundadır. 1999 yılında Zeugma mozaiklerinin (ya da Belkıs Harabelerinin) kurtarılması çalışmaları sırasında bir vatandaşın gösterdiği dere yatağında yapılan kazıda ortaya çıkan bu gizemli mozaik üzerinde betimlenen ''Çingene Kızı''nın kim olduğu konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Çingene Kızı mozaiğine resmedilen kişinin cinsiyeti de tartışma konusu olmuştur. Bu figürün ''Yer Tanrısı ve Tanrıların Anası Gaia'' olduğuna dair görüşlerin yanı sıra Büyük İskender olduğunu iddia edenler de bulunmaktadır. İnanılmaz canlı renkler içeren ve paha biçilmez bir değere sahip mozaikteki insan figürü, gözlerindeki hüzün ve bakışlarındaki gizem ile anlam kazanmaktadır. ''Çingene Kızı''nın 1970'lerde Zeugma antik kentinde kaçakçılar tarafından açılan ve delik deşik edilen bir alanda olduğu 30 yıl kadar sonra ortaya çıkmıştır. Diğer figürleri kaldırdıkları belirlenen kaçakçıların onu görmemiş olmaları büyük bir şanstır.
Zeugma Antik Kenti'ndeki bir villada, yemek odasının 300 m2'lik taban kısmında yer almış olan mozaiğin birçok yeri tahrip edilmiştir. Kazı çalışmaları sırasında deprem nedeniyle üzerine düşmüş sütunlar olduğu görülen ve sütunlardan biri kaldırıldığında ortaya çıkan mozaiğin üzerine su dökülmüş ve Çingene Kızı gülümseyerek belirmiştir. Kazı esnasında orada bulunan görevliler ve basın mensupları çıkan eserin başına büyük bir merakla toplanıp “Bu kim?'' diye sormuş, fakat sorunun yanıtını bilmek mümkün olmamıştır. Çünkü bu tür mozaiklerin yanında genelde kim olduğu yazmasına karşın bu mozaikte yazı bulunmamıştır. Kazıya katılanlar ''Halka küpesi var, bağı var, saçlarında örgü var,'' diyerek ''Çingene kızına benziyor!'' tahmininde bulunmuş ve bu adı almıştır. Çingene Kızı mozaiğin tamamında, dirseği dizinde, avucu çenesine dayalı pozisyonda, bir kayanın veya taburenin üzerinde öne eğilmiş biçimde tasvir edildiği tahmin edilmektedir. Mozaikteki işçilik mükemmeldir ve taşlar gözaltındaki halkaların kavisine göre dizilmiştir. Bu nedenle usta biri tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. “Akratos, Mevsim Tanrıçası ve Satir” adlı eserlerle birlikte kurtarılan “Çingene Kızı” bir süre Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nde sergilendikten sonra 9 Eylül 2011 tarihinden itibaren Zeugma Mozaik Müzesi'nde taşınmıştır.

댓글